tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Acı Prens

Küçük Prens’in hikayesi yeniden yazılmıştı, bir masaldan çıkıp gerçek acıyı tatmıştı. Mavi bir göğü, yanında can dostu tilkisi yoktu, o bambaşka bir gezegende bambaşka bir yalnızlık içindeydi. Cam fanusa sakladığı gülü ise başka bir gezegende kendini solmaya mahkûm etmişti. Kokusu, rengi eski canlılığını yitirmiş; hem susuz kalmış hem beslendiği toprağı bir göle çevirmiş Küçük Prens’in yalnızlığı. Dört bir yanını sarmış sadece yalnızlık değil birçok duygu arasında kendini yavaş yavaş yitiriyordu. Onun mutluluğa, huzura, gülünden gelecek doğru mektuplara ihtiyacı vardı ama fanus kırılmış yazdığı cümleler, duyguları güle ait değildi. Gül kendisini çelişkiler arasında gidip geliyordu, kendi halisliğini kaybetmişti çoktan, Küçük Prens ağlıyordu bu ezici duygular altında ona destek verecek kimsesi kalmamıştı… Bir güle nasıl âşık olabilirim? Bu gül kendini herkese koklatmaya çalışacak soluk bir gül sadece. Peki, ne kadar sürecekti bu acılarım? 40 gün mü, aylar mı? Hayır, acılara alışacaktım sadece, onlarla birlikte yaşayacaktım ve acı başka .uygulara dönüşecekti. Yerini belki intikam belki… Ama bu acıyı unutmayacaktı asla. Küçük Prens’in hikayesi gül ile vardı ama artık gülü yoktu solmuştu ve zamanla kuruyup toprağa karışacaktı. Küçük Prens için güle dair her şey silinecekti. O artık acıların dinmesini bekleyip başka gezegenlerde yeni umutlar peşinde koşacaktı. O artık küçük prens değildi çünkü gülün varlığında Küçük Prens’ti gül ölmüştü. (…)

Mahmut Berk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir