tarihinde yayınlandı 6 Yorum

Uzun Soluklu Bir İçe Dönüş

Çok sonraları öğrendim, bir mevsimin insanın alnına değip, kuşatma altındaki bir şehrin sokaklarından geçen bir kuş gibi süzülüp geçtiğini kalbinden.

Bir karış tutuyorum göğün ortasından, toprağın en üstüne! Ve diyorum ki kavuşsun artık ayrı olanlar, sınır uçlarında aykırı yaşayanlar. Diyorlar ki: genişletti insanın sınırlarını coğrafi keşifler. Bilmezler mi ki ne kadar genişlerse genişlesin ekvatorun uzunluğu 40.075 km dir, ve o uzunluk en büyük sınırdır. Diyorlar ki: barış protokollerinden sonra azaldı dökülen kanlar. Bilmezler mi ki dökülen tek bir damla kan dahi bir annenin yavrusunun parçasıdır,kendisidir. Diyorlar ki: insan hakları sözleşmesiyle birlikte güvence altına alındı her bir canın sağlığı-sıhhati. Bilmezler mi ki dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı tenlerinde olan insanlar yiyecek bir şey bulmaktan yorulup can verirler, kimileri içine toprak karışmış suyla doyurur karnını. Bilmezler! Suyu toprakla karışıp içenleri, kırıntıya hürmet edip tokluk göremeyen garip sefilleri, savunma güdüsüyle mızrak tutan, bu yüzden kızılı derisinden ayrılan yerlileri.

Soruyorum: hal böyle ilken sanılır mı ki bir arpa boyu yol almış olsun Hindistan’dan yola çıkan keşişler? Susuyorlar.

Lakin yine de bir umut tohumu var hala içimizde. Dışardaki mevsimlere aldırmadan, ekip yoğurursak o tohumu gönül mevsimimizde, hayat bulacak bütünüyle bir tabiat. Bakın ve görün! Bilinmelidir ki her şey içimizde.

Abdullah Mücahid ÇINAR