Bir garip yolcu idi şu cihan üzerinde.
Yürür durur, dinler konuşurdu.
Varmadan Han kapısına,
Menzile uğrar,
İşittiklerini yazıyla buluştururdu.
Hancı bihaberdar,
Kuytu yokuşlu yolların müşkilatından,
Sarp yamaçların, yalçın dağların
Meyusluğundan.
Bir Hanı bilir, bir de Hancıyı,
Ötesi fuzuli,
Ötesi de müşteki Hancıdan.
Gören yürek, duyar da aynı zamanda,
Hissedilip de
Söylenilmeyen dilhunluğu.
Süregelen asrın kayıp silüetlerinde saklıydı,
Varoluşsal amacın unutulmaya yüz tutmuş
Yolculuğu.
Varıldı nihayetinde,
Bu amaç, bir asrın sorumluluğuydu.
Vaziyetin dermanı kimdedir der Hancı,
Ürker yolcu, boşuna mı aktı ömrü,
Dermansız Hancının yolunda mı olacaktı,
Yolcunun sonu.
Arya DIRDIROĞLU